7 Temmuz 2010 Çarşamba

bende bir yanlışlık var hakim bey:)

bir kaç yıl önce yüksek lisans için gittiğim okulda bir hocanın söyledikleri geldi aklıma.. kendisi bana hayatımın sırrını verdi farkına varmadan:) derse yarım saat kadar geç girince hocamız, görece ve benim yanlış birşey yaptığımı farketmemi sağlayacak kadar uzun ve sinir bozucu bir sessizlikten sonra

" İsminiz nedir"

diye sordu... Ben de

"gülden"

diye cevap verdim. Bir süre daha manidar bir akademisyen sessizliğinden sonra

"gülden mi??? Böyle bir isim yok??

dedi..

"gülten var mı?"

dedim..

3. dünya savaşı çıktığının haberini az önce almış biri gibi şaşırdı ve "nasıl yani burda gülten yazıyor ama siz gülden diyorsunuz" der gibi baktı. Ben de bunun üzerine iyice incelen ses tonumla:

"evet yani tanıdıklarım bana gülden diyor" diyebildim...

Hocamız işte o zaman, özel sektör insanı olsa da emekliliğine kadar bir fiil devlete hizmet etmiş bir devlet memurunun devletine olan sarsılmaz bağlılığıyla..

"öyle şey mi olur canım. Sen nasıl kendi kendine ismini değiştirirsin? devlet sana gülten demiş. senin nüfus kaydında görülen ismin neyse odur. Bunun yolu var gidersin mahkemeye başvurursun. Çok kolay ismini gülden olarak değiştirirsin. Ama o zamana kadar ismin gülten" diyerek bana tuhaf ama hiş düşünmedim bir yanlışlıktan kurtulma yolunu gösterdi hem de bir akademisyen disiplini içerisinde:)

hiç düşünmemiştim o zamana kadar iki isimli olduğumu ve bu "yanlış"ı düzeltmem gerektiğini..

Sonra araştırdım bu durumu. Nüfus müdürlüğüne bir dava açıyormuşsun ve bunun için hakim karşısına çıkıp neden ismini değiştirmem gerektiğini savunuyormuşsun..

Hakimin karşısına çıksam ne derdim ki?

"Bende bir yanlışlık var hakim bey. Biliyorum bunu... Hissediyorum. Çok eski çok tanıdık bir his bu.. evin en eski tablosu gibi.. hani asılı olduğu yerde o kadar uzun süredir duruyordur ki dönüp bakmazsın bile bir müddet sonra ..işte öyle bir his..

aslında ben güldenim ama bunun hiçbir yerde kaydı yok. kayıtlı olan ise bir yanlışlıklar komedisi:)

sanki aslında olmam gereken biri var ama o değilim. Ne var ki olduğum kişi de aslında olmayan biri...gibi...

Bir yanlış anlama gibi. Ya olan bir yanlışın sebebi ya da sonucu olmak gibi...

bu öyle bir yanlış ki...

hani olmadık yerde, aniden ortaya çıkan ve utanç içinde bırakan istemsiz bir gülüş gibi yersiz..

etrafına pırıl pırıl yepyeni oyuncaklar saçılmış bir çocuğun gidip de kendine kırık bir oyuncağı seçmesi gibi belirsiz.....

Velhasıl hakim bey. Şimdi beni bu yanlışlıktan kurtarın gözünüzü seveyim. Bu yanlışın bir doğrusu da olmalı.Bunun sorumlusu ben miyim, ismimi yanlış yazan nüfus memuru mu yoksa kırık dökük oyuncaklar mı bilemiyorum ama ben bir isim istiyorum.

Belki o zaman güzel ve cici oyuncakları da sevmeyi öğrenir içimdeki çocuk kimbilir..

Metrobüsteyim tüm bunları düşünürken...

yol akıyor...ben az önce geçmişte kalan yolu seyretmeye devam ediyorum...

aklımda nedense Sadri Alışık'ın hakimin karşısında

"bu da mı ofsayt hakim bey bu da ofsayt" repliği...

tuhaf... bu filmi çocukken seyrederken ne de çok gülmüştük. şimdi düşünüyorum da o şen kahkahalar hangi acının sessizliğini bozmaya çalışıyordu acaba?