27 Kasım 2010 Cumartesi

Surname- 2010



Sühendam hanım 5 yıl önce eşini kaybetmiş, yaşadığı hayata küsüp kitaplarla dolu dükkanında insanlardan uzak bir yaşam sürdürmeye başlamış yanlız bir İstanbul hanımefendisi. Tam da eşiyle evlilik yıl dönümünde kitaplarının arasında daha önce hiç görmediği bir kitaba rastlayan Sühendam hanım kitabın sayfalarında gezinirken eşinin kendisi için yazdığı bir sürnamenin içerisinde buluyor kendini.

Ve böylece şenlik başlıyor..

zümrüd-ü anka kuşu, tellallar, tulumcular, deliler, atlıllar, mehter takımı, curcunabazlar, şakbaz, şakendam, çengiler, matrakbazlar, kuşbaz, tiryakiler, esnaf arabaları, ibiş, karagöz, hacivat, tefbaz, pişekar, meddahlar, maymunbaz ve maymun, parendebaz ve istanbulbazlar...Osmanlı dönemindeki şenliklerin coşkusunua kaptırıyorsunuz bir an için kendinizi..
Bununla birlikte İstanbulbazlar ise günümüz İstanbul'unda yaşayabilmek için türlü türlü beceriler edinmiş insan kalabalığının komik anlarını sahneliyor.Ve aslında içinde yaşarken farketmediğimiz anların belki de günümüz şenliği olduğunu düşündürüyor..

Oyunun bu kadar etkileyici olmasında kuklaların, maskelerin ve kostümlerin tasarımcısı Candan Seda Balabanın da payı büyük sanırım. Kuklalar o kadar inanılmaz ki kukla olduklarını unutmaya başladığınız bile oluyor.

Yani biz bu oyunu sevdik, bilmem ki ne dersiniz:)

25 Kasım 2010 Perşembe



sadece hayatın değil 'gereğinden fazla anlam yüklenen herşeyin' gün gelip kişiyi çıkmaza soktuğunu kulağınıza fısıldayan sarsıcı roman. kişi yaşamı boyunca varoluşuna mucizevi bir anlam yükler, kahramanlık hayalleri kurar, dünyayı değiştireceğini sanır, hatta sıradan yaşam süren insanlara acıyarak bakar, asıl acınası olanın kendisi olduğunun farkına varmadan. normal insanların üerinde hiç düşünmeden gayri ihtiyari yaptığı herşeyi zaman kaybı olarak görür ve hiçbir zaman gelmeyecek olan o güne hazırlar kendini. ertelemek can dostudur, beklemek tek dayanağı. beklediği şey ise koskoca bir hiçtir. bunun farkına vardığında ise iş işten geçmiştir çoktan.

tatar çölü basit bir 'boşver herşeyi, hayatını yaşa' romanı değildir. zira bu bakış da hayata anlam yüklemenin bir başka yoludur. aslolan kişinin kendisine yüklediği anlamdır. kendimize biçtiğimiz değerdir. sıradışı yaşamlara öykünenlerin sıradan yaşamlara üstten bakışını normalleştirip normalleştirmediğimizdir. her 'farkına varış' acıyı da beraberinde getirir. işte tatar çölü de egosuna yenik düşen insanın 'farkına varış' serüveninin göz yaşartıcı öyküsüdür.

"Alıntı Ekşi sözlük yazarlarından Behemehal'e aittir. Kardeşim olur kendileri:)"

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=behemehal